BÖLÜM 2
GİG EKONOMİSİ 101

Esnaf kurye:

İşçi, ama değil

Türkiye’de kurye işçiliği en güvencesiz alanlardan biri. “Esnaf kurye” adlandırması hem bu güvencesizliği gölgeleyen hem de işçinin işçiliğine el koyan bir adlandırma, sistem, çark… Peki, neden esnaf kurye? İşçilerin çalışma şartları nasıl? Sistem nasıl işliyor? Kargo Taşımacılığında Kendi Hesabına Çalışma Aldatmacası: Esnaf Kurye Modeli kitabının yazarı, sosyal politika uzmanı, araştırma görevlisi Erkan Kıdak anlatıyor.

BÖLÜM 2
BUGÜNE YANSIMALAR

Esnaf kurye:

İşçi, ama değil

Türkiye’de kurye işçiliği en güvencesiz alanlardan biri. “Esnaf kurye” adlandırması hem bu güvencesizliği gölgeleyen, hem de işçinin işçiliğine el koyan bir adlandırma, sistem, çark… Peki, neden esnaf kurye? İşçilerin çalışma şartları nasıl? Sistem nasıl işliyor? Kargo Taşımacılığında Kendi Hesabına Çalışma Aldatmacası: Esnaf Kurye Modeli kitabının yazarı, sosyal politika uzmanı, araştırma görevlisi Erkan Kıdak anlatıyor.

Videolar: Anıl OLCAN
Erkan KIDAK
Sosyal politika uzmanı
Araştırma görevlisi

Türkiye’de esnaf sadece ekonomik bir statüye değil, bir yönüyle sosyolojik, kültürel bir şeye tekabül ediyor. Örneğin bir mahalle esnafı oranın kimliğini de yansıtan biri olabiliyor; halkla, mahalleliyle, müşteriyle ekonomik bir alışverişin yanında yerel, kültürel bir ilişki de kuruyor. Bu geniş anlamıyla esnaf kavramını nasıl değerlendirirsiniz?

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, esnaflık Türkiye’de ekonomik anlamının yanında sosyolojik manası da olan bir kavram ve statü aslında. Ücretli çalışma alanının dışında kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşan bir grubu temsil ediyorlar. Anadolu’da yaygın olan, el kapısında çalışmaktansa kendi işinin patronu olmak” sözüne denk düşen kültürel bir kod. Diğer çalışanlardan onu ayıran en temel özellikse bağımlılık statüsünün olmaması, bu statünün gizli olması. Bir ücretli çalışan gibi iş sözleşmesine bağlı değiller. 

“Eğer genç bir iş gücünden söz ediyorsak ki benim saha araştırmamda görüştüğüm ya da karşılaştığım kişilerin hemen hepsi, 30 yaş altıydı. Sokakta gördüğümüz kuryelerin de çoğu bu yaşlarda, bekâr ya da yeni evli; ya çocukları yok ya da henüz olmuştur. Demografik özellikler şu yüzden önemli, çünkü kuryeler başkasının işinde çalışmaktansa kendi işinin patronu oluyor.”

Kurye işinde esnaf tanımının tercih edilme nedeni ne sizce? Bu tanım işveren ve işçi açısından nasıl bir anlam taşıyor?

İşveren açısından bu tanımın tercih edilmesi maliyeti azaltmak demek. Maliyeti neden azaltır işveren, vergi ve sigorta primlerini ödememek için. Hepimiz yaparız, evimize boya için bir usta çağırırız, yaptığı iş karşılığında belli bir ücret öderiz. Götürü bedeliyle çalışır o usta. Ona sigorta ödemeyiz örneğin. Burada işveren için taşıdığı anlam da benzer, götürü usulüyle böylesi bir çalışma ilişkisi kuruyor. Yani klasik, geleneksel anlamda bir ücretli çalışma yok, işçi-işveren ilişkisindeki iş sözleşmesi yok, işverenin yükümlülüğü az.

İşçi açısından ise anlamı şöyle farklılaşıyor. Burada işçilerin demografik özellikleri önemli. Eğer genç bir iş gücünden söz ediyorsak ki benim saha araştırmamda görüştüğüm ya da karşılaştığım kişilerin hemen hepsi 30 yaş altıydı, birkaçı hariç. Sokakta gördüğümüz kuryelerin de çoğu bu yaşlardadır. Bunların çoğu bekâr ya da yeni evli. Çocuk yok veya henüz çocuğu olmuş. Demografik özellikler şu yüzden önemli, çünkü kuryeler başkasının işinde çalışmaktansa kendi işinin patronu oluyor. Kullandığı araç örneğin, eğer bu kişi kargo taşımacılığı yapıyorsa, kendisine ait. Aracın üzerine büyük kargo şirketinin giydirmesi yapılıyor, logosu basılıyor. Bir yandan kendi aracıyla taşımacılık yapıyor, bir yandan o markayı kullanıyor. Diğer taraftan bu işçiler herhangi bir işverene, müdüre, amire bağlı olmadan kendi hesabına, kendi işinin patronu olarak çalışma algısına kapılıyor. 

Normal bir işçiyle kendi hesabına çalışan esnaf kuryenin sigorta sistemiyle ilişkisi nasıl?

Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminde işçi statüsündeki işçilerin primleri işveren tarafından kesilip SGK’ya aktarılıyor. Ama kendi hesabına çalışanlar kendi primlerini beyana dayalı olarak kendileri ödemekle mükellefler. Kurye işçiliğinin yanına “esnaf” sözcüğünü koyduğunuzda, onu iş sözleşmesiyle değil de kendi hesabına çalışan statüsünde istihdam ettiğinizde, o kişi kendi primini kendisi ödemek zorunda kalıyor. Tıpkı diğer esnaflar gibi. Ve burada prim oranı daha yüksek.

“Anayasa, ‘herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir’ der. Fakat esnaf kuryeler bazı kaygılarla primlerini ödemediklerinde sağlık hizmetinden dahi yararlanamıyorlar. O zaman fiilen sosyal güvenlik hakkına erişememiş oluyor, bu sistemin dışında kalıyorlar.”

Esnaf kuryelerin sigorta primini ödemekten kaçınmasının nedenleri neler?

Birkaç nedeni var. Emeklilik, maluliyet gibi riskleri henüz ensesinde hissetmeyen bu gruplar sosyal güvenlik bilincinden mahrumlar maalesef. Bunun farklı nedenleri var. Gençlik, bir etken olabilir. Bu yaş gurubunun emeklilik hayali yok. Bu riski hissetmedikleri için sosyal güvenlik priminin ödenmiş ya da ödenmemiş olması daha orta yaşlı bir gruba göre daha az ilgilendiriyor onları. Tabii “sigorta bilinçleri yok” diye suçlamak yanlış, bunun altını çizmek isterim. Çünkü Türkiye’deki sosyal güvenlik sistemi insanları kendinden uzaklaştırıyor.

Sosyal güvenlik primi ödemek yerine başka şeylere yöneliyorlar. Örneğin arabalarının değer kazanmasını o prime tercih edebiliyorlar ya da prime yatıracağı o parayı kripto paraya yatırmayı tercih edebiliyor. Haklılık payları var mı, kısa vadede var. Çünkü gördükleri tablo, mesela emeklilerin dramı, onları buna yönlendiriyor. Ancak, uzun vadede sosyal güvenlik bilincine sahip olmak önemli. Çünkü bu sadece bizi değil, bakmakla yükümlü olduğumuz kişileri de etkileyen, tüm bir topluma yansıyan bir sistem, mekanizma. Bu yüzden bu sisteme herkesin entegre edilmesi lazım. Anayasa “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” der. Fakat esnaf kuryeler bazı kaygılarla primlerini ödemediklerinde sağlık hizmetinden dahi yararlanamıyorlar. O zaman fiilen sosyal güvenlik hakkına erişememiş oluyor, bu sistemin dışında kalıyorlar.

Emek hareketinin buradaki sorumluluğu nedir?

Türkiye’de sendikalaşma oranına baktığımızda, yaklaşık 15 milyon işçi statüsünde çalışan olmasına rağmen, toplam sendika üyesi bu rakamın yalnızca yüzde 14’ü. Bu yüzde 14’ün içinde toplu iş sözleşmesi kapsamında, yani sendikaların yetkili olduğu işyerlerinde çalışanlar da bunun sadece yarısı. Bu da demek oluyor ki Türkiye’de çalışan işçilerin sadece yüzde yedisi toplu iş sözleşmesi kapsamında. Resmi olarak yüzde 14 ama fiili olarak yüzde yedi. Çünkü işçi “bana ne faydası var sendikanın?” diye soruyor. Yani bu manzaranın ortaya çıkması sadece toplu iş sözleşmelerinin sınırlı bir alanı kapsamasıyla ilgili değil. Türkiye’de sendika “öcü”, hem işveren tarafından hem de 12 Eylül’ün devamı niteliğindeki zihniyet tarafından bu algı oturtulmuş. İnsanları örgütlülükten uzak tutan bir zihniyet, söylem, algı var. İnsanlara örgütlenme kültürünü, örgütlülüğü, sendikanın ne demek olduğunu iyi anlatmak gerekiyor.

İşçi statüsündeki bir kuryeyle “esnaf kurye” arasında iş sözleşmesine bağlılık açısından nasıl bir fark var?

Sokakta gördüğümüz kuryelerin hangisinin esnaf kurye hangisinin işçi olduğunu ayırt edemeyiz. Giyindikleri kostüm aynıdır, araçlarına yapılan marka giydirmesi de benzerdir. Dolayısıyla tüketici olarak kapımıza gelen kuryenin esnaf mı, yoksa işçi kurye mi olduğunu ayıramayız. Bunun sadece onun iş ilişkisinde fark edebilirsiniz. Kurulan iş ilişkisinde iş sözleşmesiyle çalışanlar işçi statüsünde yer alır, bunun yerine ticari sözleşmelerle çalışanlar ise esnaf kurye statüsünde yer alır. Birisi ücret geliri elde eder, diğeri götürü usulü gelir elde eder. Bunu fatura karşılığında yapar, ana şirkete ya da acenteye fatura keser. Farkları da ücreti elde etme biçimindedir. Ayrıca işçi statüsünde olan kişi iş sözleşmesiyle, hukuken bağımlıdır. Bu nedenle işverenin emir ve talimatlarına uymakla yükümlüdür. İş görme borcunu yerine getirir, bunun karşılığında ücret ve yan haklar elde eder. Ama esnaf kurye bağımlı değildir hukuken.

Eğer “bağımlı” değilse doğal olarak bağımsız olması gerekiyor. Ancak işin aslı öyle değil, değil mi?

Eğer birine bağlı çalışmıyorsanız, kendi işinizin patronuysanız birisinden talimat almazsınız. Sipariş alırsınız, sipariş üzerinden üretim yaparsınız ya da seri üretim yaparsınız, pazara açılırsınız veya bakkal, kuaför gibi küçük esnafın içinde yer alıyorsanız toptancıdan mal alıp bunu müşteriye pazarlarsınız. Verdiğiniz hizmet karşılığında da bir ücret alırsınız. Ancak esnaf kuryelikteki iş sözleşmesinde gizli bir iş sözleşmesi var. İstihdam ilişkisindeki bağımlılık gizlenmiş vaziyette. İş sözleşmesi yok, bağımlılık yok gibi, ama işleyişe baktığınızda bir esnaf kurye tamamen bir işçi nasıl davranıyorsa, emir talimat alıyorsa onlar da aynı şekilde o işi yerine getiriyorlar. Eğer yerine getirmezlerse de yaptırıma maruz kalıyorlar. Burada gizli bir istihdam ilişkisi var. 

Bazı uluslararası çalışma statüleri var: İşveren statüsü, kendi hesabına çalışan statüsü, ücretsiz aile işçisi, ücretli işçi gibi. Bu statüler arasında son dönemde teknolojinin gelişmesine de bağlı olarak gri bir alan yaratıldı. Bu gri alan ise bu tür istihdam statülerinin muğlaklaşmasına neden oldu. İşverenler tarafından, maliyet minimizasyonu sağlaması açısından bu tür yöntemlere başvuruluyor. Esnaf kuryelerin yaşadığı, “ofissizler” denen çalışanların yaşadığı ya da uzaktan çalışma modeliyle çalışanların maruz kaldığı bu. Bunlar yaygınlaşıyor. İstihdam statüleri arasındaki gri alan işveren lehine olacak biçimde bu tür yöntemlerle dolduruluyor.

O halde, esnaf kuryeler için patronluk söz konusu olmadığı gibi klasik, belli hakları olan bir işçilik de yok aslında. Ucube bir durum değil mi bu?

Öyle. Görünürde işçi değil, kendi hesabına çalışan biri. Fakat fiilen işçi. Bir parantez açayım. Herhangi bir kargo firması için dağıtım yapan bir kurye, kendi hesabına yani bağımsız çalışıyorsa gidip diğer bir şirket için de çalışabilmeli aslında. Ama bu arkadaşlarımızın öyle bir imkânı da yok. Çünkü araçlarına x kargonun afişi asılmış, üzerlerindeki kostüm de o kargonun kostümü. Gidip bir başka kargoya çalışma olanakları kalmıyor. Eğer bağımsız bir çalışansa bugün x kargoya, yarın yemek dağıtımı yapan birine, sonraki gün bir başka şirkete çalışabilmeli. Ama bunu seçme hakları yok. Bir kargonun sabit, daimi çalışanı çünkü.

KOMPLEKS BÜLTENİNİ TAKİBE ALIN!

Mail aboneliği için üye olun

Esnaf kurye modeliyle istihdama yönelen şirketler dijitalizasyonla, teknolojik gelişmelerin etkisiyle platform tabanlı şirketler olabiliyor. Bunun yanında fiili olarak sahada bulunan herhangi bir şirket de esnaf kurye modeline yönelebiliyor.

Çalışmanızda Britanyalı yönetmen Ken Loach’un kurye işçilerini merkeze aldığı Sorry We Missed You [Üzgünüz, Size Ulaşamadık] filmi üzerinden esnaf kurye modelini anlatıyorsunuz. Bir kurye olan Ricky ve ailesi üzerinden güvencesizliği ve kötü çalışma koşullarını anlatan filmdeki hikâye ile konuştuğunuz işçilerin hikâyeleri arasında paralellikler var mıydı? 

Filmin draması çok yüksek. Ona uyan bir örnek vermem gerekirse sanırım şunu aktarabilirim. Covid19 tedbirleri kapsamında evden çıkma yasağı vardı. Virüse yakalananların evde aileleriyle birlikte karantinaya alınma durumu vardı. O durumda işçiler işyerlerinden raporlu sayılıyordu. Benim araştırma kapsamında görüştüğüm kuryelerden ikisi abi kardeşti. Bir kargo dağıtım şirketine esnaf kuryelik yapıyorlardı. Aynı evde yaşadıkları anne ve babaları Covid19’a yakalanıyorlar. Karantinaya alınmak üzere filyasyon ekipleri eve geliyor. Bu ekipler eve geldiğinde iki kurye işçisi evde saklanıyor, kendilerini göstermiyorlar. Çünkü göründükleri anda onlar da karantinaya alınacak, dışarı çıkamayacak, 15 gün çalışamayacaklar. Bu onların suçu değil, bu ucube sistemin suçu. Bunu söylemek gerekiyor. Çünkü 15 gün karantinaya girdiklerinde çalıştıkları kargo şirketi onlara bir hak tanımıyor. İş sözleşmeleri yok. Şirket onlarla ilişkisini tamamen ortadan kaldırabiliyor. İşte onlar bu riski almamak için mecburen 15 gün boyunca gizli saklı dağıtım yapıp, akşam gidip evlerinde uyuyorlar. Buna katlanmak zorunda kaldılar. Kendilerinin de istediği bir şey değil hem kendileri hem başkaları için riskli bir durum. Ama dediğim gibi, bu bir sistem problemi.

Filmle devam edersek, orada Ricky karakterinin de motivasyonu işin kendisine ait olduğu ya da kendi işinin patronu olduğu hissi. Fakat zaman içinde girdiği borç, güvencesiz çalışma şartları, işin yükü ve tüm bunların aileye yansıması oldukça yıkıcı. Patron olmadığını fark etmesi de uzun sürmüyor. Ancak buna rağmen o işe devam ediyor. Görüştüğünüz esnaf kuryeler açısından durum nasıldı, her şeye rağmen onları orada tutan motivasyon ne?

Bizim toplumsal yapımızla ilgili bazı şeyler var. Bizi bir şey somut olarak rahatsız etmeden şikayet etmiyor, harekete geçmiyoruz. Esnaf kurye arkadaşlarımız kargo başına ücret alıyorlar. 2021’in Aralık ayında bir artış talepleri oldu. Çünkü o dönem gelirleri asgari ücrete oranla azalmış, hatta fiili olarak asgari ücretin altında kalmıştı. Esnaf kuryeler hesap kitap yaparken net-brüt ayrımı yapmıyorlar. Bunu yapmadıkları gibi üretim araçlarına dönük maliyetleri de hesaba katmıyorlar. Mesela dağıtım yaptığı aracın ya da motorun amortismanını hesap etmiyorlar. Ancak bunları hesapladıkları zaman gelirlerinin asgari ücretin altında kaldığını gördüler. Bu nedenle İstanbul’dan İzmir’e, birçok yerde harekete geçtiler, sokaklara çıktılar. Esnaf kurye eylemlerine şahitlik ettik. Sanırım o dönem patronluk sözcüğünün içinin ne denli boş olduğuyla başka türlü bir yüzleşme yaşandı. Esnaf kurye modelinin dezavantajları somut bir ders niteliğinde oldu.

Esnaf kuryelik özelinde işçilik nasıl bertaraf ediliyor, işçi olma hali, o kimlik nasıl işçinin elinden alınıyor? 

Burada ideoloji en büyük etken. Geç kapitalistleşmiş ülkelerde işçi kavramı, emek kavramı soyutlaştırılmaya çalışılıyor. Yaşamımızda bizi var eden kavram sınıf olgusuyken, bunun ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Gelinen noktada işçi kavramının yerini çalışan kavramına bıraktığına şahit oluyoruz. Bu tercih ideolojiktir. İşçiliğin işçi olanlar için dahi ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız. İşçi olanlar bile kendisini çalışan olarak niteliyor. Bir soyutlama var.

Bu soyutlama nasıl bir alanda, ne tür bir platformda varlık buluyor? 

XVIII’inci yüzyıldan itibaren ticaret kapitalizminden sanayi kapitalizmine geçiş yaşandı. Atölyelerden fabrikalara geçildi. Üretime dayalı bir işçi-işveren ilişkisi söz konusuydu. XXI’inci yüzyıla geldiğimizde internet teknolojisinin artması ve tüketim alışkanlıklarının hızlı geçişkenliğiyle beraber dijital platformlar dünya genelinde yaygınlaştı. Satış pazarlama, hizmet satın almaları bu platformlarda yapılıyor artık. Tabii iddialı tartışmalar bunlar, ama sanayi kapitalizminin yerini bu platform kapitalizmine bıraktığına dönük tartışmalar yapılıyor. Bu sistemde varlık gösteren işçi-işveren ilişkilerindeyse istihdam gizli kalmaya başlıyor, kurye modelinde olduğu gibi, yazılımcıların, ofissizlerin yaşadıkları gibi. “Gig workers” yani platform işçileri dediğimiz işçi tipleri ortaya çıkmış durumda. Bu da aslında işçi gibi gösterilmeyen işçi demek. Esnaf kuryeliğin de özeti gibi.

Esnaf kurye modeliyle istihdama yönelen şirketler dijitalizasyonla, teknolojik gelişmelerin etkisiyle platform tabanlı şirketler olabiliyor. Bunun yanında fiili olarak sahada bulunan herhangi bir şirket de esnaf kurye modeline yönelebiliyor. Örneğin yemek dağıtım şirketleri ya da perakende dağıtım yapan şirketler Yemeksepeti veya Getir’i sayabiliriz. Gig ya da platform ekonominin Türkiye’deki örnekleri bunlar.

İşçiler açısından da örgütlenme kültüründen vazgeçmemek, ona sahip çıkmak hayati. Sendikalarda, sivil toplumda görülen eksiklikler eleştirilebilir, ama o örgütlerin kendi örgütleri olduğunu unutmamalı işçiler. Onu dönüştürecek, değiştirecek yine işçilerin kendisi.

Bizim esnaf kurye dediğimiz tanım için yurtdışında nasıl adlandırmalar var? 

“Bogus self-employment” deniyor mesela. Yani “sahte istihdam” ya da “sahte kendi hesabına çalışma” olarak nitelendiriliyor. Ben de böyle tanımlamaktan yanayım. Fakat esnaf kurye kavramı çok çarpıcı, sistemi çok iyi özetliyor bana kalırsa. 

Çalışmanız için görüşmeleri 2021’de, yani pandeminin hâlâ etkisini sürdürdüğü bir zaman diliminde yapmışsınız. O günden bugüne kurye emeğinin dönüşümünü nasıl görüyorsunuz?

Pandemiden bu yana dijitalleşme arttı ve buna uyum hızlandı. Hızlanma ise platforma dayalı sektörlerdeki istihdamın artışına yol açtı. İstihdam eğilimlerindeki artış, sorunların daha çok açığa çıkmasına yol açıyor. Sorunlar açığa çıktıkça da dayanışma kültürüne sığınmak zorunda kalınıyor. Az önce konuştuğumuz gibi, insanlar sorunları aşmak için birbirleriyle dayanışma gösteriyor. Böylesi bir durumda esnaf kuryelik de meşruiyetini yitirebiliyor.

Son olarak, bu alandaki güvencesizliğe karşı ne yapmalı?

Bu sektörlerde sermayeye sınırsız bir serbestlik alanı sağladığınız zaman sermayenin istihdam ettiği iş gücü ağır sömürü altında olabiliyor. Bizim açımızdan işçi sınıfı, devlet perspektifinden yurttaş, büyük ölçekli sermayeye kurban edilmemeli. Kamu müdahalesi, sosyal politika müdahalesi şart. İşçilerin iş sözleşmeleriyle çalışmaları gerekiyor. İş sözleşmelerinin herhangi bir işletmede uygulandığı gibi bu sektörlerde de uygulanması gerekiyor. Bazen ara çözümler üretiliyor. İş sözleşmesi olmasın, yine kendi hesabına çalışan olsun, ama sosyal güvenlik yükümlülüğü açısından işverene yükümlülük getirelim gibi ara çözümler var. Fakat bu da yetersiz. Türkiye’de kendine has bir yapı var, bu yapı aşındırılabiliyor bir şekilde. Dolayısıyla bu aşınmaya göz yumulmamalı. Bunun için de emek hareketinin kendisini daha fazla var edebilmesi, yanıt olabilmesi lazım, olanca saldırıya rağmen. İşçiler açısından da örgütlenme kültüründen vazgeçmemek, ona sahip çıkmak hayati. Sendikalarda, sivil toplumda görülen eksiklikler eleştirilebilir, ama o örgütlerin kendi örgütleri olduğunu unutmamalı işçiler. Onu dönüştürecek, değiştirecek yine işçilerin kendisi.

Paylaş

İÇİNDEKİLER

FASİKÜL 1: GİG EKONOMİSİ
Kompleks'in ilk fasikülünde gig ekonomisini derinlemesine inceliyoruz. Tarihsel süreçten kapsadığı iş kollarına; ekonomi-politiğinden işçi portelerine, güvencesiz çalışmanın yansıdığı güncel alanlara odaklanıyoruz.
BÖLÜM 1
GİG EKONOMİSİ 101
BÖLÜM 2
BUGÜNE YANSIMALARI
BÖLÜM 3
İNSANA YANSIMALARI
BÖLÜM 4
KÜLTÜRE YANSIMALARI
BÖLÜM 5
GELECEK

KOMPLEKS BÜLTENİNİ TAKİBE ALIN!​